Arşiv

Archive for Nisan 2010

Telaffuz edilmesi imkansız bir yanardağ

29 Nisan 2010 Yorum bırakın

Eyjafjallajökull yanardağından salınan küllerin çok önemli bir etkisi de başkan Obama’nın fiilen Amerika kıtasına hapsedilmesi oldu. Biliyorsunuz 18 Nisan’da Polonya devlet başkanının cenaze töreni vardı. Obama’nın uçağı Airforce One, ki dünyanın en güvenli ve kapasiteli uçağı sayılabilir, yanardağ patlaması nedeniyle uçamadı. Oysa AF1 bir nükleer savaş sırasında hiç yere inmeden ve havada yakıt ikmali yapmak suretiyle günlerce havada kalabilecek bir uçak olarak tasarlanmıştır. 11 Eylül saldırılarında Airforce One, Beyaz Saray’da daha güvenli bir mekan olarak değerlendirilmişti. Sonuç olarak, Eyjafjallajökull yanardağı Amerikalıların stratejik planlarında önemli bir zayıflığı ortaya çıkardı.

Eyjafjallajökull yanardağının hava ulaşımında yol açtığı kesinti, ikinci dünya savaşından bu yana yaşanan en büyük kesinti. 11 Eylül’de yaşananı bile aştı.

Eyjafjallajökull’u yerli yerine oturtabilmek için, gecen gün bir arkadaş listesi için hazırladığım derlemeden bazı bölümleri gönderiyorum.

Yanardağ bir buzul kütlesinin altında, buzlar 1 000 sıcaklıktaki lavların üstüne düşünce, lavlar camlaşıyor. Püsküren lavlar cam parçacıklarından ibaret. Bunlar uçakların motoru tarafından emilirse, motorlar parçalanıyor.

Ejafjallaökull’ün söylenişini duymak için Wikipedia dosyası (yeni pencerede açılacak)

1783 Laki Yanardağının Patlaması

Eyjafjallajökull yanardağının yakınlarındaki Laki yanardağında 1783’de başlayıp sekiz ay süren patlamalar sırasında,15 kilometre yüksekliğe çıkan gazlar stratosferde bütün kuzey yarımküresine yayıldı. İngiltere’de o yaz gökyüzünden yağan küller yüzünden o yaza “kül yazı” adı verildi. Gökyüzüne yayılan 8 milyon ton hidrojen florid, 120 milyon ton kükürt dioksit, Avrupa’nın her tarafında puslu havaya yol açtı. İzlanda’da oluşan kıtlık ve florür zehirlenmesi sonucu nüfusun yüzde 25’i telef oldu. (Bir önemli ara not, florürlü diş macunundan ve flörür katılmış içme suyundan kaçınmanın önemini bir kez daha vurgulamalıyım.) Koyunların yüzde sekseni, büyük baş hayvanların yüzde ellisi ve atların yüzde ellisi florürün dişlerinde ve kemiklerinde yaptığı tahribat sonucu öldü. Avrupa’da binlerce kişi öldü.

Laki’nin patlamasından önce, 1783 yazı o güne kadar kaydedilmiş en sıcak yazdı. İzlanda üzerindeki yüksek basınç rüzgarın güney doğuya doğru esmesine yol açmıştı. Zehirli bulutlar önce Norveç’teki Bergen’e geldi, sonra 17 Haziran’da Prag, 18 Haziran’da Berlin ve 20 Haziran’da Paris’e geldi. 22 Haziran’da bulutlar İngiltere üstüne gelmişti. Sis o kadar kesifti ki, limanlarda gemiler hareketsiz kaldılar. Güneş kan kırmızısı idi.

Kükürtlü havayı soluyanların bronşları şiştikçe nefes alamaz oluyorlardı. Ağustos ve Eylül aylarında ölüm oranı yüzde beş artmıştı. Açık havada çalışanlarda ölüm oranı üç katına yükselmişti. 23 000 İngiliz’in böyle öldüğü hesaplanmaktadır. Yıldırım düşmesi sonucu çok sayıda hayvan öldü.

Bunun ardından şiddetli bir kış geldi. İngiltere’nin güney kıyısında haftalarca kesintisiz don yaşandı ve 8 bin kişi daha öldü. Amerika’da Mississippi nehri New Orleans’a kadar dondu, tipi haftalarca devam etti. Meksika körfezinde bile buzlanmalar oluyordu. Bahar geldiğinde çözülen buzlar Almanya’da ve Orta Avrupa’da bu sefer de sel felaketlerinin yaşanmasıyla sonuçlandı. Orta Afrika’da yağışların azalması, Nil nehrinin seviyesinin düşmesine yol açtı. Ekimler için Nil’e muhtaç olan Mısır’da nüfusun altıda biri telef oldu! 20 yıl sonra Napolyon’un orduları geldiğinde, Memluklerin direnecek gücü kalmamıştı. Japonya bile kıtlık yaşadı.

Doğanın bozulan dengesi ve iklimdeki düzensizlik on yıla yakın devam etti. Milyonlarca kişi yıllarca kıtlık ve sefalet çekti. Bu sefaletin önde gelen nedeni olan Laki yanardağının 1783 patlamasının, 1789 Fransız ihtilalinde önemli rolü olduğuna kuşku yoktur.

Kategoriler:news, Poland, Tarih

Polonya Devlet Başkanının Uçağını Kim Düşürdü?

29 Nisan 2010 1 yorum

Düşürüldü mü?! Bunu da nereden çıkarıyoruz? Elbette ki böyle bir şeyi kanıtlamam mumkun değil. Ama daha önce de (1943’de) bir Polonya devlet başkanının uçağı düşürülmemiş miydi? Ve bunun Ruslar tarafından yapıldığı ortaya çıkarılmamış mıydı? yleyse bu soru ilk bakışta görüldüğü kadar yersiz sayılmaz.

Gelin  birlikte bakalım:

Polonya ve Rusya İlişkilerinden bir Kesit

Derleyen Gökhan Sayram

  • Eylül 1939: Almanlar Polonya’yı işgal etti ve İkinci dünya savaşı başladı. Öbür yarısını da Ruslar işgal etti.
  • Eylül ayının sonunda, İngiltere’de sürgünde bulunan General Sikorski, sürgündeki Polonya hükümetinin başbakanı oldu.
  • Nisan 1940: NKVD’nin şefi Beria’nın emri ve Stalin’in imzasıyla Rus gizli servisi esir bulunan 22 000 Polonya subay, doktor, hukukçu ve aydını infaz etti.
  • 1941 Almanya Rusya’ya savaş açınca, Almanlar, Polonya’da Rusların işgal ettiği bölgelere girdiler.
  • 1943’de Almanlar Rusların Katyn ormanlarında bu toplu katliamını ortaya çıkardı.Katlyn bu günkü kazanın olduğu Smolensk yakınındadır.
  • Nisan 1943 Sikorski, Çorçil’den Ruslari savaş suçlusu ilan etmesini ve İngiltere’nin Ruslarla ilişkilerini kesmesini talep etti.
  • Temmuz 1943 Sikorski ve kızını taşıyan uçak Cebelitarık üzerinde düştü. Kurtulan olmadı.

Takvimi 62 yıl ileri döndürüyoruz.

  • 10 Nisan’da ölen Kaçinski (Kaczynski) o zaman Varşova belediye başkanıdır. Varşova belediyesi şehrin en büyük meydanlarından biriCevher Dudayefne Çeçenlerin Ruslara cihat ilan etmiş olan müteveffa başkanı Cevher Dodayev’in (Çeçencesi: Dudin Musa kant Covher – Дудин Муса кант Жовхар) adını verir.
  • Kaçinski’nin başkanlık seçim kampanyası ulusalcı söylemlere  dayanır ve Rusların Polonya’ya yaptıkları için onları sorumlu tutar.
  • Kasım 2006: Başkan Kaçinski, AB’ye Ruslara karşı yaptırım uygulama çağrısında bulunur.
  • Kasım 2008 1943’de uçağı düşerek ölen General Sikorski’nin naaşı Polonyalı uzmanlarca incelenir ve Sovyet gizli servisinin Sikorski’nin ölümünden sorumlu olduğu kanıtlanır.
  • Ağustos 2008: Rusya Güney Oçetya’ya saldırınca Kacinski Gürcistan’a tam destek verdiğini ilan eder.
  • Ruslar Gürcistan’a saldırınca, Polonya, topraklarında Amerikan füzelerinin konuşlandırılmasına izin verir.

Son gelişmeler de şöyle idi:

  • Polonya AB ile Rusta arasında başlaması planlanan işbirliği görüşmelerini veto etti.
  • Polonya, Avrupa’yı Rus gazına bağımlı olmaktan kurtarmak için Kaçinski’nin girişimiyle kendi şist gazı üretimini arttıracaktı. Gerçekleşseydi, bu Polonya’yı Avrupa’nın en büyük şist gazı üreticisi haline getirecekti.
  • 10 Nisan günü, Polonya’nın üst düzey yöneticileriyle birlikte Katyn ormanı için yapılan anma törenine giderken, uçağı Smolensk havaalanı yakınlarında yere çakıldı. Kurtulan olmadı.

Tabi ben bu bir sabotajdı demiyorum. Diyemem de zaten! Sadece bazı ilginç gerçekleri bir araya getirip sunuyorum.

Daha da ilginci, kazadan üç hafta önce Gürcistan’daki bir televizyon kanalı, Kaçinski’nin uçağının Gürcistan’a yardım için gelirken, Rus gizli servisinin yerleştiği bir bombayla patlayarak düştüğünü ve içindekilerin öldüğünü, olmuş bir haber gibi duyurdu.

15 Mart tarihli haberin (Rusça) kaynağı için bağlantı: http://is.park.ru/doc.jsp?urn=27375571
Google’ın yaptığı İngilizce çeviri bu yazının sonunda…

Yukarıda yazdıklarımdan Kaçinski’den kurulduklarına en çok Rusların sevindikleri sonucu çıkabilir ama öyle değil. Kaçinski Yeni Dünya Düzeni’nin planlarının önünde de önemli bir engeldi. Yani ondan kurtulduklarına sevinen sadece Ruslar değildi. Ve bu düşmanlarından bazıları gerçekten de çok tehlikeli çevrelerdi.

Kaçinski cumhurbaşkanı olmakla birlikte partisi iktidarda değildir. Başbakan Tusk’un partisine karşı muhalefettedir.

Kaçinski’nin felaketinden en çok yararlanan başbakan Donald Tusk’tur denilebilir. Bu kaza ile, Donald Tusk’un Avrupa, IMF ve Yeni Dünya Düzeni politikalarına muhalefet eden önde gelen muhalifler bir çırpıda yok edildiler. Kaçinski’nin Hukuk ve Adalet partisinin meclis grubu başkanı ve halefi, partinin ekonomiden sorumlu uzmanı, parlamento başkan vekili, muhalefetteki Sol Demokratik İttifakının cumhurbaşkanı adayı bunların arasındaydı. Ölenlerin listesini aşağıda bulabilirsiniz.

Başkan Kaçinski ve diğer başkan adayı Jerzi Şimajdzinski böylece elimine edilince Tusk’un başkan adayı Komorovski’nin karşısında kimse kalmıyor. Tusk fırsat bu fırsattır deyip, daha Kaçinski toprağa verilmeden, Ekim’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerini Haziran’a aldığını açıkladı.

Meydanı boş bulan yeni başkan, ordunun kazada ölen yüksek komutanlarını, merkez bankası başkanını ve yüksek yargıçları gönlünün dilediği gibi YDD ve Bilderberg muhipleri ile doldurabilecek.

Kurbanların suçu büyüktü; domuz gribi aşısını reddetmiş, Avro’ya katılmaya ayak diretmiş,  yani ulusal egemenliğin Polonyalılarda olduğunu ilan ederek YDD gündemine nanik çekmiş, diğer ülkeler için çok tehlikeli bir emsal oluşturmuşlardı.

(YDD deyince eklemeliyim, YDD’nin mimarlarından Brzezinski Polonyalıdır. Obama’nın seçilmesini o sağlamış ve şu anda Obama’nın fikir babası rolünü üstlenmiştir. Obama’nın arkasındakiler hakkında yazımı http://sites.google.com/site/genckemalistler/obama?pli=1 adresinde okuyabilirsiniz.)

Görünen o ki, Polonya, İkinci Dünya Savaşı öncesinde olduğu gibi yine iki süper güç arasında parçalanıyor.

(Ve bütün bunlar yetmezmiş gibi, İzlanda’daki Eyvalövük (Eyjafjallajökull) volkanının patlaması da Obama, Merkel ve Sarkozi’nin cenazeye gelmekten vazgeçmelerine yol açtı.)



<
Olay anında çekilen sansürsüz görüntüler.

Kazada ölenler:

  • Lech Kaczyński (d.1949), Polonya Cumhurbaşkanı
  • Maria Kaczyńska, (d.1942), başbayan, başkanın eşi
  • Mariusz Handzlik (d.1965), Cumharbaşkanlığına bakan devlet bakanı
  • Ryszard Kaczorowski (d.1919), Savaş sırasında sürgündeki Polonya hükümetinin başkanı
  • Andrzej Kremer (d.1961), Dışişleri bakanı
  • Tomasz Merta (d.1965), Kültür bakanı
  • Sławomir Skrzypek (d.1963), Merkez bankası başkanı
  • Władysław Stasiak (d.1966), Cumhurbaşkanlığı mabeyincisi
  • Aleksander Szczygło (d.1963), Ulusal Güvenlik Bürosunun başı
  • Paweł Wypych (d.1968), Devlet bakanı
  • Mariusz Kazana (d.1960), Dışişleri Diplomatik Protokol Şefi

Askerler

  • General Franciszek Gągor, Genel Kurmay Başkanı
  • Korgeneral Andrzej Błasik, Hava kuvvetleri komutanı
  • Orgeneral Tadeusz Buk, Kara kuvvetleri komutanı
  • Koramiral Andrzej Karweta, Deniz kuvvetleri komutanı
  • Tuğgeneral Kazimierz Gilarski, Varşova garnizon komutanı
  • Tuğgeneral Stanisław Komornicki, Şeref madalyalı ikinci dünya savaşı kahramanı
  • Korgeneral Bronisław Kwiatkowski, Silahlı kuvvetler operasyon komutasının komutanı
  • Orgeneral Włodzimierz Potasiński, Özel kuvvetler komutanı
  • Korgolonel Czesław Cywiński (d.1926), Muharip askerler birliğinin başkanı
  • Stanisław Komorowski, Milli Savunma Bakan Müsteşarı

Polonya ordusunun tepesindeki yedi kişiden altısı bu kazada öldü, sadece uçağa binmeyen Savunma Bakanı Bogdan Klih (Bogdan Klich) kurtuldu.

Senatörler

  • Krystyna Bochenek, Senato başkan vekili
  • Janina Fetlińska
  • Stanisław Zając

Milletvekilleri

  • Leszek Deptuła
  • Grzegorz Dolniak
  • Grażyna Gęsicka
  • Przemysław Gosiewski
  • Izabela Jaruga-Nowacka
  • Sebastian Karpiniuk
  • Aleksandra Natalli-Świat
  • Krzysztof Putra, Meclis (Sejm) başkan vekili
  • Arkadiusz Rybicki
  • Jerzy Szmajdziński, Meclis (Sejm) başkan vekili
  • Jolanta Szymanek-Deresz
  • Zbigniew Wassermann
  • Wiesław Woda
  • Edward Wojtas
  • Maciej Płażyński

Din Adamları

Başpiskopos Tiğgeneral Miron Chodakowski (d.1957), Polonya ordusunun ortodoks piskoposu
Tadeusz Płoski (d.1956), Polonya ordusunun katolik piskoposu
Ryszard Rumianek (d.1947), Kardinal Stefan Vizinski (Wyszyński) Katolik Üniversitesi’nin rektörü
Adam Pilch (d.1965), Evanjelik Luterci kilisenin papazı
Bronisław Gostomski (d.1948) katolik başpapaz
Roman Indrzejczyk (d.1931), Cumhurbaşkanlığında katolik başpapaz
Zdzisław Król (d.1935), katolik başpapaz
Józef Joniec (d.1959), katolik başpapaz

Ötekiler

Joanna Agacka-Indecka (d.1964), Barolar birliği başkanı
Janusz Kochanowski (d.1940), Yurttaş hakları ombudsmanı
Janusz Kurtyka (d.1960), Tarih kurumu başkanı
Andrzej Przewoźnik (d.1963), Şehitliklerin korunması konseyinin genel sekreteri
Anna Walentynowicz (d.1929), dayanışmanın kurucularından
Janusz Zakrzeński (d.1936), ödüllü aktör
Wojciech Seweryn (d.1939), Polonya doğumlu Amerikalı heykeltraş
Piotr Nurowski (d.1945), tenis oyuncusu ve Polonya Olimpiyat Komitesinin başkanı
Teresa Walewska-Przyjałkowska (d.1939), East Golgotha Kurumu üyesi
Katarzyna Doraczyńska (d.1978), Cumhurbaşkanlığı basın temsilcisi
Wojciech Lubiński (d.1969), Albay, bilim adamı, cumhurbaşkanının doktoru
Izabela Tomaszewska (d.1955), Cumhurbaşkanlığında memur
Zbigniew Dębski (d.1922), Cumhurbaşkanlığı kalemi çalışanı
Janina Natusiewicz-Mirer, kitle önderi
Ewa Bąkowska (d.1962), Katyn katliamında katledilen Tuğgeneral Mieczysław Smorawiński’nin torunu
Leszek Solski (d.1935), Katyn Aileleri örgütü üyesi
Tadeusz Lutoborski (d.1926), Katyn Aileleri örgütü üyesi
Anna Maria Borowska (d.1928), Katyn Aileleri örgütünün ve diğer kuruluşların temsilcisi
Bartosz Borowski (d.1978),Katyn Aileleri örgütünün ve diğer kuruluşların temsilcisi
Gabriela Zych (d.1941), Katyn Aileleri örgütünün ve diğer kuruluşların temsilcisi
Zenona Mamontowicz-Łojek, Katyn Aileleri örgütünün ve diğer kuruluşların temsilcisi
Katarzyna Piskorska (d.1937), Katyn Aileleri örgütünün ve diğer kuruluşların temsilcisi
Aleksandr Fedorowicz (d.1970), Rusça tercüman
Janusz Krupski (d.1951), İç Savaş Muhariplen ve Ezilenler Ofisi başkanı
Barbara Mamińska (d.1957), Cumhurbaşkanı Şansölyeliğinin Direktörü
Stefan Melak (d.1946), Katyn Komitesinin başkanı
Stanisław Mikke (d.1947), Şehitliklerin korunması konseyinin asbaşkanı
Andrzej Sariusz-Skąpski (d.1937), Katyn Aileleri örgütünün başkanı

Polonya gizli servis bürosu Biuro Ochrony Rządu Cumhurbaşkanlıği korumaları

Yarbay Jarosław Florczak
Yüzbaşı Dariusz Michalowski
Teğmen Pawel Janeczek
Agnieszka Pogródka-Węcławek
Jacek Surowka
Piotr Nosek
Pawel Krajewski
Artur Francuz
Marek Uleryk

Mürettebat

Yüzbaşı Arkadiusz Protasiuk (d.1974), Pilot
Binbaşı Robert Grzywna (d.1974),  Yardımcı Pilot
Lieutenant Artur Karol Ziętek (d.1978), Rotacı Pilot
Teğmen Michalak (d.1973), Uçuş Mühendisi
Barbara M. Maciejczyk (d.1981), Hostes
Natalia Maria Januszko (d.1987), Hostes
Justyna Moniuszko (d.1985), Hostes

Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Uncategorized

Mihrimah Sultan ve Osmanlılarda Simyacılık

26 Nisan 2010 Yorum bırakın

Mihrimah Sultan’la ilgili bir email alınca onun adının ezoterik anlamları dikkatimi çekti.
.
Mihrimah Sultan, Kanuni Sultan Süleyman’ın Hürrem Sultan’dan doğan kızıdır. Hayatı boyunca yaptığı hayır işleri, camiler ve vakfiyelerle adı günümüze kadar gelmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun gerçek anlamda ilk porensesidir ve batılı anlamda bir devlet olarak Osmanlı’nın kuruluşunun bir belirtisidir.

Mihrimah’ın ismindeki Mihr (Mehr) güneş, mah ay demek olduğuna göre, Mihr-ü-mah Sultan Güneş ve ay sultan anlamına geliyor. Mihrimah Sultan’ın babası Muhteşem Süleyman’ın güneş, annesi Hürrem’in ay olarak simgelenmesi, simyadaki güneş kral ve ay kraliçe görüntüsünü akla getiriyor. Simyada güneş altının, ay ise gümüşün simgesidir. Güneş kudret, ay bilgeliktir.

 

Simyada Güneş Kral ve Ay Kraliçe sembolü

 

Başka bir yorumla, kral, düşüncenin kudretini (Kanuni) simgelerken, kraliçe duyguların etkisini simgeler. Bu ikisinin birlikteliği, duyguları olan zihini doğurur. Bu varlık, bizim örneğimizde Mihrimah, doğru bir şekilde büyütülüp yetiştirilebilirse mükemmel ve saf sezgi (gnosis) elde edilebilir. Zaten simyacıların elde etmeye çalıştıkları da bu anı kalıcılaştıran filozof taşıdır.

Carl Jung, bu sonuca içimizdeki zıtların birlikteliği yoluyla ulaşabileceğimizi savunuyor

Süleyman’ın Hürrem’e ideal kraliçe gözüyle baktığı ve onunla birlikte dünyaya getirdikleri çocuğunun kendisinden sonra tahta geçmesini istediği, Selim’den önce Mahidevran cariyeden doğmuş olan Şehzade Mustafa’yı önce Amasya’ya sürdürüp sonra boğdurmasından anlaşılıyor.
Çerkez Mahidevran (Gülbahar) Süleyman’ın ilk cariyesiydi. Süleyman henüz daha Amasya’da şehzade iken, ona Mustafa’yı doğurmuştu. Süleyman padişah olup Hürrem Sultan onun haremine girince, Mahidevran’ın pabucu dama atıldı. Süleyman’ın Hürrem’e olan aşkı o kadar büyüktü ki, bütün gelenekleri hiçe sayıp onu azat etti ve onunla evlendi. Böylece Hürrem Sultan, Osmanlı imparatorluğunun gerçek anlamda ilk kraliçesi olmuş oldu.

Ne yazık ki, büyük umutlarla başlatılmış olan bu birliktelik, Şehzade Mustafa’nın katliyle, ayni zamanda çürük temellerin de üzerine oturmuş oluyordu.

Şehzade Mustafa’nın katlinde, Mihrimah Sultan’ın kocası, yani Hürrem Sultan’ın damadı olan (Hırvat) Rüstem Paşa’nın fitnelemesi olduğu söylenir. Onun ölümü, Mustafa’yı tahtın varisi olarak gören ve seven ahalinin ayaklanmasına, isyanlara yol açtı.

Batı’da Roxelana olarak tanınan Hürrem sultan ve Kanuni’nin Anton Hickel tarafından 1780’de yapılan tablosu.

Hürrem’in1510 dolaylarında Ukraynalı bir ortodoks papazının kızı olarak, o zamanlar Polonya’ya bağlı olan Galiçya’daki Rohatin kasabasında doğmuş olduğu söylenir. Fakat 1900 yılında yapılan bir nüfus sayımında Rohatin’de ortodoks varlığından söz edilmediğine göre Hürrem’in bir ortodoks papazının kızı olması olasılığı çok zayıf. Toplam 7201 kişinin sayıldığı bu sayımda en büyük grup 3217 kişi ile Yahudiler (Israelisch), 2073 kişi Grek katolik (Griesch katolisch) vr 1274 kişi Çingene Katolik (Rom Katolisch). Katolik papazları evlenmediğine göre, eğer gerçekten Hürrem’in babası din adamı idiyse onun bir Yahudi hahamı olması olasılığı daha yüksek görünüyor. Bu aynı zamanda, sarayda, özü Kabala’ya dayanan simya simgelerinin varlığını da açıklıyor.

Hürrem genç bir kızken Kırım Tatarlarının yaptığı bir baskında ele geçirilerek, muhtemelen Kefe’deki esir pazarında köle olarak satıldı. Bu dönemde Karadeniz’in kuzeyi, Leh imparatorluğu ile Osmanlı imparatorluğu arasında bir tampon bölgeydi. Tatarlar ve Kazaklar iki devletin arasında sürekli değişen ittifaklarla birbirlerini yağlamakla geçiniyorlardı. Leh imparatorluğunda toprak ağalarının marabaları (serf) olarak ağır koşullarda yaşayan köylüler de kaçarak Kazak ordusuna katılıyor, böylece bunların sayısı durmadan artıyordu. Bunların karşısındaki Kırım Tatarlarının ise başlıca geçim kaynağı köyleri basıp, ele geçirdiklerini köle olarak satmaktı. Böylece asırlar boyunca üç milyon kişinin köle olarak satıldığı tahmin edilir.

Kefe’de köle olarak satılan Hürrem buradan İstanbul’a getirildi ve hareme cariye olarak seçildi.Kısa sürede Süleyman’ın gözüne girince, Gülbahar (Mahidevran) cariyenin gazabına uğradı. Ancak Hürrem’i evir çevire döven Gülbahar, onun Süleyman üzerindeki etkisini hesaplamamıştı. Ceza olarak oğluyla birlikte Amasya’ya sürüldü ve böylece Hürrem’in çocuklarına tahtın yolunu açmış oldu.

Hürrem, Kanuni Süleyman’a uluslararası ilişkiler konusunda danışmanlık da yapıyordu. Yabancı ülkelerin krallarına kendi adına mektuplar yazıyor, batılı ülkelerin devlet ilişkileri konusunda kocasına fikir veriyordu. Osmanlılar Lehlerle barış antlaşmaları imzaladılar. Hürrem kocasına baskı yaparak, Osmanlıların vesayeti altındaki Kırım Tatarlarının köle ticaretini zaptürapt altına almasına sağladı.

Kategoriler:Uncategorized